İstanbul’u dinliyorum bugün,
Gözlerimi kapatmadan, pür dikkat…
Öyle güzel bir güne uyandım ki bugün Şubat ayının sonlarına geliyor olsak da güneş göz kırpıyor şehrime. Kafa dinlemek istiyorum bugün… Giydim deri ceketimi, elim pantolon cebinde, kulağımda kulaklık müzik dinleyerek ağır adımlarla düşündüm seni, geçen gün sahilde oturmuş denizi seyrediyordun ya; oradan geçtim az önce… O hanım bakışlardaki ahuya hayran kaldım kalalı aklımdan herkes uçup gitti, bir sen kaldın isimsiz sevgili…
Evet, adını sormaya cesaret edemedim. Oysa bir o kadar da utanmazımdır ama ne olduysa soramadım. Bir daha da seni görmem zaten; göremedim de…
Sende bir şairin şiirine saklar da yazarsan iki satırı bir sokak duvarına okurum bakarsın. Kim bilir sende tam da seni seyreden gencin kim olduğunu düşünüyor, şiirler yazıyorsundur; olamaz mı?
Ben sana nasıl hayran kaldıysam sende bir o kadar hayran kalmışsındır gözlerimin elasına.
Eskiden “Sevil” diye yazardım şimdi sevilecek bir şey kalmamış… Ah Sevil; senin çığlık çığlığa sevişmelerini dinledim viski kadehimde… Ondan içmeden sarhoşluğum…
Sarhoş muyum ne bu hayaller. Hangi sahil, hangi hanım kız, hangi ahulu bakış… Hepsi seni hayal edişim bunların. İçmedim, içmem de ama ne bu sarhoşluğum? Arafta kalırdım hep, bu sefer sende kaldım. Bir adım sonrasını düşünmeyen ben; seni unutamaz oldum. Öyle ya sevmekte bu işte… Gitti diye unutup, sevmekten vazgeçerek olmaz bu işler… Gönül yangının tadını alan adam zevk-i sefaya bakar mı? Hani güzelsin güzel olmasına da hiçbir sevgili bir şairin hayalindeki sevgili kadar sevilmemiştir. Seni de severim ama hayalimdeki kadar değil…
Ne aşklar gördüm, ne âşıklar. Dün şakır şakır gözyaşı döken sevgililer bugün birbirlerinin ardından sövgüler düzüyorlar. Övgüler değil ha! Sövgüler… Sövüyorlar anlayacağın. Oysa böyle mi olur sevda, yürek yangını böyle mi olur? Unutur mu hiç insan sevdiğini, hiç onu koyduğu yüreğindeki yere getirip de başka birisini oturtur mu? Herkesin bir sebebi var sevdasına sayıp sövmesinden yana… Bırakıp gitmesi var, terk edilmek var, aldatılmak var; daha neler neler… Bırakılmak, aldatılmak sevdayı nasıl olur da bitirir? Yürekteki hasreti, sevdayı, yangını nasıl siler atar bir çırpı da? Duydum ki sende onlar gibi yapmışsın. Bir çırpı da silip atmışsın beni yüreğinden, ardımdan sayıp sövmüşsün bir de utanmadan… Yazıklar olsun sana bile demedim, demem de… Senin gidişin içimde büyük bir kalış sakladı hep. Nice sevdalısının yanında kalanların gidişlerini gördüm içten içe, senin gidişin tam da kalbimin merkezine oturuşunla aynı anda oldu.
Sevdalısının yanındayken nasıl gider bir insan ki deme… Aynı adamın, aynı kadının koynunda yatarken başkasını düşünmek de bir gidiş aslında, illa bedenlerin gitmesine gerek yok; yürekleri, akılların gitmesi de yetiyor gidiş için… Bedeni bir sevgilinin yanında yatarken ruhu diğer sevgili ile sarmaş dolaş… Sende böyle oldun mu? Kocanın sıcak kolları altında getirdin mi beni aklına… Getirme! Aldatanları hiç sevmedim ben, beni aldattın; onu aldatma!